Ana içeriğe atla

Sonbaharın mucizevi meyvesi ‘hünnap’ ile tanışın



     Eski çağlardan bu yana birçok bitki tıbbi amaçlarla kullanılmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre, dünya nüfusunun %80’i bitkisel ilaçlarla tedavi olmaktadır. Hünnap da bu bitkilerden bir tanesi. Hünnap, Ünnap, Hinnap, Çiğde, Kuran İğdesi gibi yerel isimleri bulunan bu şifalı bitkinin tür adı ZizyphusjujubaMill dir. İnsan sağlığına birçok faydası olan hünnap ülkemizde yeterince tanınmamaktadır. Aslında birçok bölgemizde doğal bitki örtüsünde kendiliğinden yetişmektedir.  Doğal yayılım alanı Rusya, Ortadoğu, Hindistan ve Anadolu olan hünnap ülkemizde Denizli, Isparta, Antalya, Bursa, Kayseri ve Hatay illerimizde yetişmektedir. Çin ticaretinde önemli bir yere sahiptir. Hünnap meyvesinin çekirdekleri Çin’de tonik, sedatif ve uykusuzluğu giderici olarak kullanılmaktadır. Hünnap aynı zamanda erozyon kontrolü için ağaçlandırma çalışmalarında kullanılmaktadır.
     Oldukça lezzetli ve besin değeri yüksek bir meyvedir. İçerisinde şeker, müsilaj, vitamin C ve pektin bulunur. 100 gramı 79 kalori olan bu meyve yüksek C vitamini ve potasyum kaynağıdır. 100 gramında 250 mg potasyum içerirken, birçok turunçgilden fazla miktarda C vitamini içermektedir.
     Bu mucize meyvenin üzerinde yapılan çeşitli çalışmalardan yola çıkarak faydalarını sayacak olursak:
·         Hünnap meyvesi eczacılıkta sabah aç karnına günde 2 tane tüketilerek 21 günlük kürler halinde kolesterol ve lipit düşürücü olarak kullanılır.
·         Meyvesi baş ağrısı, soğuk algınlığı ve öksürüğün tedavisinde kullanılır. Özellikle Arap hekimler göğüs yumuşatıcı, balgam söktürücü, öksürük kesici ve kan temizleyici olarak kullanmıştır.
·         Laksatif etkili olduğu için sindirime yardımcı olduğu gibi mide bulantısına da iyi gelir. Ayrıca bazı çalışmalarda anti - ülser etkisi ortaya konulmuştur.
·         İçerdiği alkolloidler sayesinde sakinleştirici etki gösterir.
·         Sadece meyvesi değil yapraklarının ve ağaç kabuğunun da tedavi edici özellikleri vardır. Hindistan’da ağacının kabuğu kaynatılarak diyare ve dizanteri tedavisinde kullanılmaktadır.
·         Yaprakları ise antipiretik (ateş düşürücü) etki gösterir. Ayrıca bazı genleri baskılayıp adipogenezi önleyerek obezite karşıtı etki gösterir. Yaprağının ekstraktı kas spazmlarını azaltır.
·         Hünnap yeşil çayın da içerisinde bulunan kateşin (epigallokateşingallat vb.) ve proantosiyanidin denilen fenolik bileşikleri içerir. Bu bileşikler antioksidan özellik göstererek vücudumuzda sağlıklı hücre DNA'sına zarar veren ve bu yolla kansere sebep olan serbest radikalleri etkisiz hale getirir. Kateşinler içerisinde en fazla antioksidan kapasiteye sahip olan epigallokateşingallatı içeriyor olması bu meyveyi tam bir savaşçı haline getiriyor.
·         Kayseri’ de yapılan bir çalışmada hünnap meyvesinden elde edilen çayı kullanan tüketicilerden % 39’unun kan şekerinde belirgin bir düşüş sağlanmıştır. Yani anti-diyabetik etki söz konusudur.
·         İçerdiği betulinik asit ile kansere karşı savaşır.  Kanser hücrelerini hedef alarak apoptoza (hücre ölümüne) götürür.
·         Zihinsel yorgunluk, uykusuzluk veya halsizlik durumlarında hünnap meyvesinin çay olarak tüketilmesi önerilmektedir.
     Sonbaharda olgunlaşan meyveleri taze tüketilebileceği gibi genelde kurutularak tüketilir. Şeker hastalarının taze tüketmesi daha uygun olacaktır. Kurutma esnasında bir miktar C vitamini kaybı olmaktadır. Birçok ülkede yaprağı, kabuğu ve meyvesi çeşitli işlemlerden geçirilerek kullanılmaktadır. İşlenmiş meyve olarak; sirke, reçel, şekerleme ve çay şeklinde kullanılmaktadır.
     O halde ne yapalım? Hünnap meyvesini sık sık tüketelim. Taze halini, kurutulmuş halini, demleyip çayını tüketerek sağlığımıza katkıda bulunalım. Soğuk algınlığına karşı zırh oluşturup, hava değişimiyle bir yılı bitirmenin yorgunluğuna yenik düşmeden modumuzu yüksek tutalım.Sağlıklı ve zinde olmanız dileğiyle…



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Böbrek Yetmezliğinde Beslenme

    Çevrenizde, ailenizde veya iş yerinizde böbrek yetmezliği problemleri yaşayan, diyalize giren tanıdıklarınız olabilir veya siz böbrek yetmezliği yaşıyor olabilirsiniz. . Birçok hastalıkta olduğu gibi böbrek yetmezliğinde de beslenme hastalığın seyrini yavaşlatan, yaşam kalitesini artıran bir unsurdur. Böbrek yetmezliğinde kanda sodyum, potasyum ve fosfor düzeyi çok önemlidir. Bu nedenle fosfor ve potasyumdan zengin besinlerin tüketimi sınırlandırılır. “Böbrek yetmezliği durumunda dört besin grubundan tüketebileceğimiz besinler ve uzak durmamız gereken besinler nelerdir?” gelin bir göz atalım.  Et Grubu       Et grubu besinler günlük protein ihtiyacımızı karşılar. Proteinler vücudumuzda kullanıldıktan sonra bazı atık maddeler oluşur.  Bu maddeler vücut için zararlıdır ve sağlıklı kişilerde böbrekler tarafından idrarla dışarıdan atılır. Böbrek yetersizliği varsa bu maddeler yeterince dışarı atılamaz ve kanda birikmeye başlar. Ayrıc...

Maraş’ın Özgün Değeri; Tarhana

     Tarhana karşı konulamaz lezzetiyle Maraş’ın geleneksel tatlarından bir tanesi. Her mevsim severek tükettiğimiz; katıklı aş, firik, çorba ve tarhana haliyle sofralarımızdan eksik olmayan bu besinin insan sağlığına faydaları saymakla bitmiyor.     Tarihçesine bakacak olursak; Maraş tarhanasına ait tarihi en güçlü verilerin, Yavuz Sultan Selim Han dönemine ait olduğu düşünülmektedir. Dulkadiroğlu beyliği zamanında Yavuz Sultan Selim Han, Mısır seferi sırasında çölü geçerken sıcaktan ve soğuktan etkilenmeyecek ve aynı zamanda çabuk bozulmayan bir gıda yapılmasını istemesi üzerine, Yavuz Sultan Selim Han’ın annesi Ayşe Hatun (Gülbahar Hatun)’un bilgileri doğrultusunda ortaya Kahramanmaraş tarhanasının çıkmış olabileceği belirtilmektedir.      Maraş tarhanasını diğer tarhana çeşitlerinden ayıran en önemli özelliklerden bir de, yapımı sırasında birçok aşamada tüketilebilir olmasıdır. İlk olarak henüz pişme aşamasında pişmiş d...

Hangi Yiyecekler Migren Ataklarını TETİKLER?

         Migren çoğunlukla ataklar halinde gelen şiddetli baş ağrılarına neden olan bir nörolojik hastalıktır.   Migren hormonlarının aktif olduğu genç yaşlardaki kadınlarda görülme sıklığı erkeklerin üç katına ulaşmaktadır.    Migren atakları kiminde yılda 1-2 defa, kiminde ise ay içerisinde defalarca görülebiliyor. Migren ağrılarının çoğu çok şiddetli seyrederek günlük yaşantımızı, iş hayatımızı ve sosyal hayatımızı olumsuz olarak etkiler.   Migren ağrılarını şiddetli baş ağrısı olmasının dışında diğer ağrılarından ayırt eden en önemli özellikle ise ağrı ile birlikte ortaya çıkan bulantı, ses ve ışığa duyarlılıktır. Migreni tetikleyen başlıca faktörler; diyet faktörleri, stres, hormonal değişiklikler, uyku düzeni, iklimsel değişiklikler ve kişisel bazı alışkanlıklardır.   Migren ataklarınıza neden olabilecek besinler aşağıda belirtilmiştir: ·          Depolama süresi uzun olan gıdalar, paketli gıda...